Ocak 09, 2014

Tanrılara Armağan Dülük Baba Tepesinin Zirvesinde Kazılar

Güneydoğu Anadolu'daki metropol kent Gaziantep'in kenarında bulunan Dülük Baba Tepesinin zirvesinde, binlerce yıl sürekliliğini korumuş Güneydoğu Anadolu'daki nadir noktalardan biri arkeolojik çalışmalarıyla açığa çıkarılmaktadır. Iuppiter Dolichenus'un kutsal alanının burada yer almasından ününü kazanmıştır. Tanrının kültü buradan çıkış noktası olarak MS 2. ve 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu'nun geniş alanlarına yayılım görmüştür. Ama Dülük Baba Tepesinde Erken MÖ 1. binlerden itibaren önemi büyük olan bir kutsal alan mevcuttu. Çok daha sonraları, Orta Çağında burada bir manastır kurulmuş olup, bu yüzlerce yıl boyunca işlemiştir.

2003 yılından beri zirvede arkeolojik çalışmalar sürdürülmektedir. Şimdiye dek kazının buluntuları arasında özellikle 3000 adet takı boncuklarıyla muska ve 600 adet damga ile silindir mühürleri büyük ilgi kazanmaktadır. Tek başına 2013 yılının kazı döneminde 100 adet mühür bulunmuştur. Bu mühürlerin büyük bir kısmı MÖ 7. yüzyıldan MÖ 4. yüzyıla kadar tarihlendirilmektedir. Şimdiye kadar bunların arasında Asur, Babil, yerel Suriye, Akhaemenid ve Doğu Akdeniz Bölgesinden gelen mühürler tanımlanabilmiştir. Bunların yapımında cam, taş veya kuvars keramik malzemesi kullanılmış olup; genelde yüksek kaliteli işlemelidirler. Mühürler ve muskalar üzerinde değişik motifler yer almakta: çeşitliliği ise geometrik süslemeler, gökyüzüne ait semboller ve daha meşakkatli olan hayvan ile insan motifleri oluşturmaktadır. Birçoğunun üzerinde tapınma sahnesi görülmekte; genelde bir adam tanrı sembolünün önünde tapınırken betimlenmiştir. Sevilen motiflerden birisi de kraliyet kahramanının bir hayvan veya karma varlıkla dövüş anıdır.

Buluntu verilerinin bağlantılarına bakarak, mühürlerin kutsal alana adanmış olduğunu söyleyebiliriz. Dülük Baba Tepesinde rastlanılmış olunduğu gibi, böylesine yoğunluktaki mühür adakları, her hangi başka bir Geç Demir Çağı kutsal alanında tanınmamaktadır. Bundan dolayı Dülük Baba Tepesi kazısının buluntu bileşiği bir arkeolojik kazıda bulunmuş en büyük mühür topluluğundan biri sayılmaktadır. Türkiye topraklarında ise bu durum yegânedir.

Şaşırtıcı yoğunluktaki sayıları, mühürlerin ve muskaların tanrının kutsanmasında ne kadar mühim bir role sahip olduklarını göstermektedir. Böylelikle inançlıların düşünce dünyalarına canlı ve detaylı bir bakış açısı sağlamaktadır. Mühürler üzerinde betimli olan resimler, her hangi bir tanrıyı betimlemeyen resimler de dâhil, güçlü bir şahsi dini bütünlüğünü ifade etmekte: insanlar kendi kişilikleriyle oldukça bağlı olan mühürlerini tanrıya adayarak bağlılıklarını göstermişlerdir. Mühürlerle beraber bulunmuş muskaları insanlar gündelik hayatlarında taşımaktaydılar. Zincirlere geçirilmiş bu muskalar insanları şansızlıklardan koruması için takılmıştır.

Bu bol sayıdaki buluntu parçaları bilim adına, kült uygulaması hakkındaki açık kalan soruları cevaplandırmak için ve kutsal alanın erken tarihi olan MÖ 1. bini açıklığa kavuşturabilmek için yeni esinler kazandırmaktadır.

Demir Çağından Roma İmparatorluğuna:

2013 yılının kazı döneminin sonuçları sadece mühür buluntularından dolayı heyecan verici değildi. Toplam 500 Metrekarelik alandan fazla bir yüzeyde araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Ele geçirilmiş olunan sonuçlar kutsal alanın uzun tarihinin birçok evreleri hakkında aydınlık kazandırmıştır: Demir Çağındaki erken kült alanı döneminden tüm İmparatorlukta tanınmış olan kutsal alanın Roma evresine kadar ve Hıristiyanlıkta kullanım görmüş olan manastırın MS 12. yüzyıla dek var olan evrelerdir.

Bu yılın çalışmaları, özellikle kutsal alanının erken dönemleri hakkındaki bilgileri açığa kavuşturmada yararlı olmuştur. Zirve platosunun merkezinde oldukça büyük bir Demir Çağı çevre duvar kalıntısına ait korunmuş kesiti ve de MÖ 7. yüzyıldan 4. yüzyıla oluşturulmuş mimari kalıntıların kısmen açığa kavuşturulmuştur. Sütun ve sütun başlıkları gibi Roma Dönemi buluntuları sayesinde İmparatorluk Dönemi kutsal alanın ana tapınağının rekonstrüksiyonu oluşturulabilmiştir. Bunun yanı sıra oldukça iyi korunagelmiş olan Kutsal Süleyman'ın Manastırına ait bölümler, özellikle de ikamet ve ekonomik amaçla kullanılmış mekânlar, açığa çıkarılmıştır. Manastır yapısı evvelden burada yer almış kutsal alan üzerine yerleştirilmiş ve Orta Bizans Döneminde önem kazanmıştır. Manastıra ait tespit edilebilinmiş harabeler Dülük Baba Tepesi'ndeki en etkili antik kalıntılardır.

Arkeolojik Parkta Yürütülen Çalışmalar İlerlemekte:

Gaziantep'ten Zirve Üniversitesiyle işbirliği içerisinde arkeolojik kazı çalışmalarına paralel olarak geniş çaplı restorasyon ve konservasyon çalışmaları kutsal alanın ve Hıristiyanlık dönemi manastırının şimdiye dek açığa çıkarılmış kalıntılarında gerçekleştirilerek, antik mimari kalıntılar koruma altına alınmıştır. Bunun yanı sıra zirvedeki arkeolojik alan turistik kullanıma hazırlık için gerekli tedbirler ve çalışmalar gerçekleştirilmeye devam edilmiştir. Bunun için oluşturulmuş ziyaretçi yolunda duraklar halinde üç dilde levhalar dikilip; kazı alanının merkezine dek devam eden bu levhalı ziyaretçi güzergâhı taşlarla döşeli bir yol ile donatılmıştır. Ayrıca şimdiye dek açıkta kalmış olan mimari taşınmaz eserlerin üzerine yapılmış bir koruma çatı ile süreli olarak eserler koruma altına alınmıştır. Tepede gerçekleştirilen bilimsel çalışmalarının sonunda, alanın süreli olarak korunabilmesi ve çeşitli evrelerin burada hayat görmüş olup, turizme kazandırılması adına başka koruma alanların yapımı da gerçekleşecektir.

Prof. Dr. Engelbert WINTER

Dr. Michael BLÖMER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder