İstanbul Marmaray ve metro projeleri kapsamında yürütülen arkeolojik kazılar sırasında Yenikapı’da bulunan, 8 yılda araziden taşınan 37 batık geminin konservasyon (eserleri sergilemeye hazır hale getirme) işlemleri devam ediyor. İstanbul Üniversitesi (İÜ) Edebiyat Fakültesi Sualtı Kültür Kalıntılarını Koruma Anabilim Dalı Başkanı ve İÜ Yenikapı Batıkları Projesi Başkanı Doç. Dr. Ufuk Kocabaş,
AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmaray ve metro projeleri kapsamında yürütülen arkeolojik kazılar sırasında Yenikapı’da bulunan 37 batık geminin araziden taşınma işleminin 8 yılda tamamlandığını hatırlattı.
Kocabaş, İÜ uzmanlarının 2005-2013 yıllarında Yenikapı kurtarma kazılarında ortaya çıkan batıklardan 27′sinin aralıksız dokümantasyon çalışmalarını yaparak araziden kaldırdığını belirterek, geçen yıl İÜ Yenikapı Batıkları Araştırma Merkezi’nde batıkların kazı sonrası belgeleme, konservasyon-restorasyon ve analiz çalışmaları üzerinde yoğunlaşıldığını söyledi.
Ortaçağ’da İstanbul’un en önemli limanlarından “Theodosius Limanı”ndaki yapıların, on binlerce arkeolojik eserin yanı sıra dünyanın en geniş Ortaçağ tekne koleksiyonunun ülkeye kazandırıldığına dikkati çeken Kocabaş, batık gemi kalıntıları üzerindeki bilimsel çalışmaların sürdüğünü, en eskisi yaklaşık bin 500 yaşındaki ahşap kalıntıların restorasyonunun yıllar alabileceğini anlattı.
Dünyanın en geniş arkeolojik batık koleksiyonunu gün ışığına çıkaran benzer kazıların Avrupa’nın tarihsel dokusuyla ön plana çıkan kent merkezlerinde de gerçekleştirildiğine işaret eden Kocabaş, “İlk aklıma gelenler, İtalya’da Pisa, Napoli, Roma, Norveç’te Oslo, Bulgaristan’da Sofya, Yunanistan’da Atina, Selanik, Fransa’da Marsilya, Danimarka’da Kopenhag, Hollanda’da Amsterdam, İngiltere’de Londra, Liverpool. Yenikapı’yı bunlardan özel kılan ise zengin tabakalanmanın yanı sıra ele geçen batıkların nitelikleri. Aynı zamanda burası başkent limanı ve onun ihtişamına yakışır eserlerle karşılaştık” değerlendirmesinde bulundu.
Yenikapı 12 batığının replikasını yapmayı planladıklarını ancak ödenek sıkıntısı çektikleri bilgisini veren Kocabaş, şunları söyledi:
“MS 9. yüzyıla tarihlenen Yenikapı 12 batığı kargosuyla çok iyi durumda, günümüze ulaşmış ticaret gemisidir. Yaklaşık 10 metre uzunluğundaki geminin kıyı ticaretinde kullanıldığı ve şiddetli fırtına esnasında Thedosius Limanı’nda battığı düşünülmektedir. Geminin tekrar yapımı, kentin zengin denizcilik kültürüne dikkat çekerek, bin yıllık denizcilik geleneklerine tanık olma imkanı sağlayacaktır. Oldukça teknik işlem basamakları olan, detaylı ve titiz çalışma gerektiren süreçten bahsediyoruz. Batığın kazısı 2007′de yapıldı ve şu an konservasyonun son aşamalarına yaklaşmış bulunuyoruz.”
Kocabaş, Yenikapı 12′nin 2007-2009 yıllarında tuzdan arındırma prosedürünün sürdürüldüğünü dile getirdi. Kocabaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Bu tuz özellikle sergi aşamasında, konservasyonda kullanılmış kimyasal maddeyle tepkimeye girerek bozulmalara neden olabiliyor. Kazı laboratuvarında ise teknenin ahşap elemanları Yrd. Doç. Dr. Işıl Özsait Kocabaş denetiminde, Can Ciner tarafından gerçek ölçülerinde 3 boyutlu bilgisayar ortamında çizilmiştir. Kocabaş tarafından hazırlanan doktora tezi kapsamında ahşaplar üzerindeki detaylı analizler sonucunda, inşasında kullanılan standart birimler, yapım ustasının işaretleri, kullandığı aletler, ahşap elemanın ağacın neresinden elde edildiği gibi pek çok bilgiye ulaşılmıştır. Yenikapı 12’nin boyutları, kaybolmuş kısımlarının biçimi ve tasarım ilkeleri belirlenmiştir. Bu verilere göre teknenin restitüsyon çizimleri yapılmıştır. Daha sonra bu çizimler etiketlendirilerek teknenin deniz üzerinde ve liman içindeki durumunu gösteren illüstrasyon ve animasyonları hazırlanmıştır.”
İÜ Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Ünal Akkemik’in batığın adeta ahşap haritasını hazırladığını vurgulayan Kocabaş, batığın suya doymuş ahşaplarının konservasyon işlemlerinin sürdürüldüğünü ve bir doktora tezi hazırlandığını aktardı.
Kocabaş, gelecek yılın başında Yenikapı 12′nin, Türkiye’de ilk defa İÜ ekibinin kullandığı dondurarak kurutma cihazıyla sergiye hazır hale getirileceği bilgisini paylaşarak, “Bu işlemlerin tamamlanmasının ardından batığın rekonstrüksiyonu yani parçalar tek tek iskelet üzerinde birleştirilerek sergilenebilecektir. Uzun ve zahmetli bir süreci, Türk bilim insanları olarak tüm prosedürlerin hakkını vererek sürdürüyoruz ve atılması gereken teknik adımların tamamını titizlikle uyguluyoruz. Kazıdan sergilemeye kadar geçen sürenin, Yenikapı 12 için 9-10 yıl olması bekleniyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Kocabaş, tüm batıkların konservasyonunun yapılacağını ancak 37 geminin hepsinin sergilenmeyeceğini vurgulayarak, bazı kriterlere göre seçki yapılarak belli başlı batıkların sergileneceğini belirtti.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin, bu konuda kendilerinin ve batıklar üzerinde çalışan Dr. Cemal Pulak’ın da görüşlerini alarak koleksiyon hazırlanacağını düşündüğünü vurgulayan Kocabaş, “Bunun da 10-15 gemiden az olmaması, koleksiyonun ihtişamını sergileme açısından önemlidir. Esasen kazı alanındaki batıklardan Yenikapı 36’nın konservasyon çalışmaları 2014 içinde tamamlandı. Bu, alanın en çok bozulmaya uğramış batıklarından birisiydi ve bu nedenle ilk olarak bu batık ele alınarak koruma-onarım işlemleri tamamlandı. Bundan sonra da her yıl en az iki batığın konservasyonunu bitirmeyi hedefliyoruz” ifadesini kullandı.
Kocabaş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın konuya büyük önem verdiğini ve müze projeleri hazırlattığına işaret ederek, “Ben de çalışma alanlarımdan biri olduğu ve pek çok su altı arkeoloji-denizcilik müzesini teknik anlamda incelemiş, bu konuda dersler veren akademisyen olarak birkaç toplantıya katıldım ve görüşlerimi aktardım. Umarım oluşturulan müze, İstanbul’un tarihine, arkeolojisine, denizciliğine ışık tutan çok katmanlı yapıda olur” dedi.
Kocabaş, 2012′de projeyi anlatmak için Amerika turnesi gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Amerika’yı dolaşarak 22 günde 14 konferans vermiştim Yenikapı ve batıklar hakkında diyen Kocabaş, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Amerika’nın önemli bilim merkezlerinde, üniversite ve müzelerde konuşma fırsatı buldum. Harvard Üniversitesi-Dumbarton Oaks, Smithsonian Enstitüsü, Texas A&M Üniversitesi, The Museum of History in Raleigh, Ocean Institute (Dana Point), UCLA (University of California, Los Angeles) bazıları. Onun dışında Kanada Büyükelçiliğimizin davetiyle Toronto ve Ottowa’da, Houston Başkonsolosluğumuzun davetiyle Science Museum’da konferanslarım oldu.
Nisanda da Boston Başkonsolosluğumuzun davetiyle aralarında Harward Üniversitesi Sanat Tarihi ve United Nations Association of Greater Boston olmak üzere 3 konferans daha vereceğim.
Amerikan bilim çevreleri, bu tür büyük projelere çok ilgi gösteriyor. Bu konferanslarda projenin bilimsel yönünü anlatıyorum, aynı zamanda ülke tanıtımına da katkı sağladığımı düşünüyorum. Yenikapı’da bu dev altyapı projesi sürerken devletimizin verdiği desteği, eski eserlere ve kültüre verdiği önemi bir kez daha vurgulama imkanım oluyor.”
Kaynak: 13.02.2015 Hürriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder